1 Mayıs 2014

Bomboş.

Ne olurdu şöyle sade, sakin, okunaklı mektuplar yazabilseydim... İsyan günlerinde okunacak kadar gökçe bulmuyorum yazdıklarımı. İçime sindiremedim hiçbir cümlesini bugüne kadar sildiklerimin. Denemekten vazgeçmemek gerektiğini okuyorum herkesten. Sonra ise daha çok yazmak gerektiğini yazıyor ve yoruluyorum.

11 Mart 2014

Aslında Şubat.

'Yaz' tuşuna basıyorum piyanonun ve üç küçük sayfa tutuşturuyorum. Aklımda hâlâ o gece var, omzumda ise başın...

Her rüya biraz daha ağır.

Yine düşerken uyandım. Binbir çelme her bir adımda. Hiçbirini görmedim, hepsine takıldım yine. Her yanımda kanlı izleri hatalarımın. Aynada güzel duracak aksi yaralarımın.

Her uyanış biraz daha yorgun.

9 Ocak 2014

Sır.

Kitapların, bulutların ve rengârenk ışıkların içinde uykuyu bekliyorum. Bir ev düşüncesi örtülü üzerime. Gece herkes uyuduktan sonra usul usul sis yağıyor buraya. Birinin bunun hakkında bir şeyler yazması gerek puslu da olsa ışıklar görünürken hâlâ. O biri ben değilim, hiç olmadım.

Bunu anlatmıştım sanırım daha önce. Kendi kendime konuşurken kendimi dinlemeyip kendime dâir başka şeyler düşünüyor olabilir miyim? Rezalet.

10 Aralık 2013

Orada, bir ev var uzakta.

Bir sonraki durak o kadar da uzakta değilse alması çok zor bir karar olabiliyor on dakika sonraki otobüsü yaprakları arasından yağmurun ufak ufak çiselemesine aldırış etmeyen bir ağaç altında beklemek. "İki adım yürü yahu ne olacak" argümanının zihnimin koridorlarını çıtır pıtır kemirmesine boyun eğiyor ve yürümeye başlıyorum. Sıradaki durağa pek kısa zamanda ulaşınca hiç üstelemeden bir sonrakine yollanıyorum. Yolum sucuk yolu, inceden farkındayım, ama hiç bozuntuya vermeden göğsümde yumuşatıyorum sert yağmur katrelerini. Yüzümde gözümde de yumuşatıyorum tabii haliyle; yağmur adres sormaz ki, yaktın beni en derinden...

5 Aralık 2013

5 Aralık.

Aralık daha erken bu sene. Eylül sonrasını çiz, bomboş. Hatta burayı toptan çiz aslında.

Zaman kavramının yanıltıcı olduğunu düşünüyor ve fakat yine de alamıyorum kendimi gecikmelerden bazı bazı.

Yoruldum demek çok ayıp.

23 Eylül 2013

Peki.

- Dur. Bir şey söyleme. Bekle.

Peki. Duracağım, susacağım, bekleyeceğim. Peki ne zaman geleceğim?

- Sabret. Daha zamanın gelmedi.

Peki. Sabredeceğim. Peki bu gürültüsü sokakların, bu kara duman, peki ya bu rüzgâr esecek mi yine?

-Sabret. Gününü bekle ki sözün yerde kalmasın. Bu dediğimi unutma.

Peki. Sabredeceğim. Ama sanılmasın ki susmam bilmediğimden. Bilen biliyor.

- Aferin. Ben adamımı doğru seçtim. Günü gelecek, söyleyeceksin.