24 Mayıs 2011

Kadarlar, ederler, artıklar, yeterler...

Kadarlar, ederler, artıklar, yeterler...
Neler geldi geçti konuşma çizgilerimizin arkasından... "Bak hâlâ burdayız" demek isterdi gönül tam da gözlerinin orta yerinde bağıra çağıra, ama sahnede duman var yalnızca.
Ne beni sevdiğin kadar sevdim seni, ne bir demet bahar dalı eder bu dizeler. Unutuldu verilen sözler birer birer, eski sözcükler yok artık. Hani o nehirler, rüzgârlar, kelebekler... İsimlerimiz kazılıydı gövdesinde bu ağacın bir zamanlar; bugün kuru dallarına bağlanmış penye hayaller. Ve şimdi de hava durumu, yangın yerinden sıcak saatler yeter.

13 Mayıs 2011

Ben eskidim belki de.

Ha şimdi ha yarın derken yağmurlar aktı gitti, seller, yer gök deniz... Hiçbir damlasını tadamadım. 
Bu gece karanlıkta oturacağım biraz. Sade, sessiz karanlık. Neler getirecek kim bilir. 
Çok eskidi bu defter. İçindeki kelimeler toz tuttu artık, kötü şarkılar bile yazılmıyor üzerlerine. Ben eskidim belki de. Sonuna gelirken bir hayatımın, tekrar ediyor sözleri önceki limanların. 
Yeni, yepyeni bir yalnızlığa yol alırken sana yaklaştığımı hissediyorum. 
Yazamadım, görüntüler karışıyor seçemiyorum, sığamıyorum. Bunları bu defterden okumayacaksın ya, ne büyük kayıp. Oysa neler gizlemiştim bu satırların arasına. Dikkatli bakarsan beni bile görebiliyorsun aslında.
Kayıp satırlarım, kayıp zamanlarım var. Aklımda birçok cümle parlayıp sönüyor ama tam olarak bilmiyorum neden, nasıl kaybettiğimi. Hiç hatırlamıyorum neredeydim, kimdim.

Bu gece karanlıkta oturacağım biraz. 
Bu da yeni âdedim, tekrar tekrar yazıyorum. Üzerine şapka koymayı unuttuğum tüm 'a'lardan da özür diliyorum bu vesileyle, elimde bir adet erimiş gofret.

10 Mayıs 2011

Darmadağınık.

Yiter gider çiçekleri aşığının. Darmadağınık. 

Kokusuna karışır, ruhunu dolaşırdı. Şiirler, şarkılar... Tenindeydi yıldızlar. Bu tatlı serin rüzgârı anımsar mısın?