1 Kasım 2006

İyi gece.

Çapı ufak bir hacme yayıldı anahtarın özgün tınısı. İçeri girdi. Burun odacıklarından içeri süzüldü hamuru ince telli bir hüzünle yoğrulmus ve henüz soğumamış, hala canlı bir hasret. Ayakkabılarını ve ceketini çıkardı eş zamanlı. Işığa ve sese doğru ilerleyince televizyonu kapatmaya çekinmiş ve üçlü koltukta öylece uyuyakalmış kadınını gördü. İçini dışından zerre gizleyemeyen saflık ve dokunulduğu takdirde kırılacakmış hissi veren masumiyet ile donanmış bu dişi figürü seyretti, belki bir asır belki birkaç dakika..."Canım" dedi canı kadar içinden, "seni çok seviyorum" duasını okumaya geçtiğinde altın saçlarını okşuyordu eli...

2 yorum: